ÖZET BİLGİ
|
1898 yılında, Malatyanın Pötürge ilçesi Aktarla köyünde
dünyaya geldi. Âl-i İsmail oğullarından olup, babasının
ismi Ali idi. 24 yaşından itibaren Hacı Ahmet Kaya Efendi
ve Musa Kâzım Efendiden ders gördü. 1936 yılında
Ankaraya gelerek buraya yerleşmiş, ömrünün kalan kısmını
burada geçirmiştir. Zamanın evliyasıdır. Bir insan-ı
kâmil, yani mükemmel insandır. 3 Ağustos 1998de, yatsı
ezanı okunurken ten giysisinden sıyrılmıştır.
Hacı Ahmet Kayhan, kendisi için: Ben tasavvuf
öğretmeniyim diyordu. İnsanlara üç şey öğretti: Sevgi,
Ahlak, Edep. Temel dayanakları, Kuranı Kerim ve Hz.
Muhammedin hadisleri idi. Kuranı Azimüşşan, sadece
Müslümanlar için inmemiştir, kâinatın kitabıdır,
diyordu. Gelene gidene, Biz Hz. Muhammed ile Allahı
tanıdık, onu bırakmayın, diyordu. Evi, bir insanlık
okulu, bir irfan okulu idi.
Diyordu ki: İbadeti çok severim. Halkı çok severim.
Fakirleri çok severim. Sevgisi bütün insanlığı, bütün
canlıları ve tüm evreni kapsıyordu. Bizimle merhabası
olan, güneş gibi olmalı, derdi: Memlekete, millete,
insanlığa faydalı olun. Hayvanata, nebavata. Bir
karıncaya kadar.
Tasavvufun tamamı, edeptir. Hacı Ahmet Efendi, en üstün
edebe sahipti. İnsan değil, insanüstüydü. "Muhammediyet"in ete-kemiğe
bürünmüş şekliydi. Yani, "İslam artı Tasavvuf"un kişileşmiş haliydi. Diyordu
ki: "Ben büyük değilim. Büyüklerin büyüğü, Allah." Kim olursa
olsun, görüştüğü kimseyi incitmemek için onu adeta pamuk
eldivenlerle tutardı. Son derece yumuşak, sâkin ve
acelesiz konuşurdu. Buna karşılık herkes te onu sever,
sahiplenmeye çalışırdı.
Diyordu ki: Herkesin derdine üzülürüm, derdine derman
olmak isterim. Herkesin her müşkülünü çözmeye
çalışıyordu. Tam Muhammedi bir ahlâkla ahlâklanmıştı.
Şefkatte güneş gibi, cömertlikte su gibi,
alçakgönüllülükte toprak gibi, ayıpları örtücülükte gece
gibi idi. Son ana kadar insanlara ve bütün insanlığa
hizmet etti.
Allah hepimizi, onun hayır duasına nail olanlardan
eylesin.
Bu yazının yeni sürümünü görmek için buraya tıklayınız.
|
|